Blog

Matbaacılığın Doğuşu

Matbaacılığın Doğuşu

Tarihte ilk yazı çogaltmaları, silindir biçiminde kalıplar veya damgalararacılıgı ile balmumu ve kil üzerine yapıldı. Ayrıca agaç ve madeni aletlerle oyulmus tuglalardan da faydalanılmıstır. Ninova'da 1842de baslayan kazılarda Kral SARGON' UN, oyulduktan sonra pisirilmis tuglalardan kurulu kitaplıgı bulunmustur. Çogu kimsenin bildigi gibisimdiki matbaacılıgın temellerini atan Johannes Gutenberg degildir.Tarih boyunca yazıya dayalı eserlerin, belgelerin çogaltılması, artıko işi meslek edinen kisilerce teker teker yazılarak yapılıyordu.

Tabii bu çok uzun zaman alıyor ve çok emek istiyordu. Bu islerindaha kolay olabilecegini düsünen ilk Çnliler olmustur. Matbaa'nıntemellerinin olusmasında Çnliler'in ilk çalısmaları daha sonra batımilletlerine yol göstermistir. Çinliler 2. yüzyılda mermer kabartmasekil ve yazıların üzerine ıslak kâgıt presliyor ve sonra da bu kâgıtlarımürekkepliyorlardı. Dört yüzyıl sonra bunu degistirdiler. Agaç bloklarıoyarak basılacak is kabartma hâline getiriliyor, daha sonra fırça ilemürekkep sürülüp, preslenerek kagıda baskı yapılıyordu. Bu yöntemlebasımı yapılan en eski yapıtlar 764-770 arasında Japon ImparatoriçesiSotoku'nun bastırdıgı Budacı Büyüler, 868'de Çn'de basılan ve ilkbasılmıs kitap olarak bilinen 'Elmas Sutra' ve 932'den baslayarak130 cilt halinde basılan bir Çn klâsik yapıtları koleksiyonudur. 11.yüzyıla gelindiginde Çnliler tipo baskı sisteminin ilk modeliniolusturdular. Artık metni olusturan sekil ve harf kalıpları yaparak bukalıpları birden fazla iste kullanabilmeyi amaçlıyorlardı. Bu harfleriçesitli kimyasal islemlerden geçirerek sertlestiriyor, sonra metnegöre dizip tekrar reçine ve mum gibi maddelerin yardımıyla birbirinetutturuyorlardı. Olusan bu basit kalıptan baskı yapıldıktan sonra harfve sekiller tekrar kullanılmak üzere sıcakta birbirinden ayrıstırılıyordu.Tarihin seyrinde bu yüzyıllardaki yogun kavimler göçleri ile Çinliler'inburaya kadar gelistirdikleri baskı teknigi, Türklerle ve Mogollarlaberaber dogu Avrupa'ya kadar tasındı. Avrupa'da matbaacılık MarcoPolo'nun Çin'de gördügü ve büyük bir ciddiyetle inceledigi agaçbaskı bloklarıyla basım yöntemi (ksilografi) Avrupa'da 14. y.y.'daparsömenden kâgıda geçisle birlikte ortaya çıktı. Avrupa'da baskıilk önce dinî eserlerin basımıyla baslar. Oymacılıgın da gelismesiylebirkaç sayfalık isler de basılabilmektedir. Tabi burada en büyüksorun harflerin ahsap olması ve fazla tiraj yapamadan dagılmasıdır.Harfler daha sonra dayanıklı metaller üzerinde denendi. Pirinç veyatunçtan olusan baskı harfleri kil veya kursun üzerine vurularak matrisiolusturuluyor, bunun üzerine de kursun dökülerek klise levhaolusturuluyordu.

Tipo Doğuyor
15. yüzyılda bir kuyumcu ustası olan Gutenberg, bu zamana kadargelisen baskı ekipmanlarının eksiklerini bulmus, o hataları giderereksimdiki tipo teknigini gelistirmistir. Gutenbergsisteminde harfleri tek tek dökerek hazırlıyordu. Karakterin öncekalıbı hazırlanıyor, bu kalıp belli bir düzende çevresini de kaplayacaksekilde kursun veya pirinç dökülerek matris elde ediliyordu. Matristipo baskıda içine kursunun dökülüp harfin kabartma seklini aldıgıayrı ayrı harf kalıbıdır. Matrisler birden fazla kullanılabiliyorlardı.Yapılan buMatrisler istenilen ise göre elle dizilir, kalıbı olusturulur. Daha sonrabu satırlar birlestirilerek isin tümünün kalıbı ortaya çıkar, bu kalıpüzerine de kursun alasımı dökülerek klise levha hazırlanır. BuradaGutenberg harfleri ilk önce tunçtan dökmüs, fakat bu kagıdı delmistir.Kursun kullandıgında ise baskı yapıldıkça harflerin çok çabukezildigini görür. Bunun üzerine kursun alasımı dedigimiz, içindeKalay ve Antimuan'ın da bulundugu karısımı ortaya çıkarır. Hazırlananbu kalıpların vidalı ve metal basit presler yardımıyla kagıda baskısıyaptırılıyordu. Klise kalıp yüzeyine mürekkep sürülerek bu ahsappreslerden yeterince sıkıstırılarak baskı kagıda geçiriliyordu.19. yüzyılın sonlarına kadar bu sistem makineleserek devam etti.Artık ister tabaka, ister bobin kagıda hızlı baskı yapabilen mekanikbaskı makineleri yapıldı.1900'lerin basında ise matbaacılıkta yenibir devir açıldı. 1904 yılında ofset baskı teknigi Amerikalı Ira W.Rubel tarafından bulundu. Ilerleyen yıllardan günümüze kadar ofsetteknolojisi çok gelisti ve günümüzde dijital baskı dedigimiz teknolojiyekadar ulastı. Bu gelismede bilgisayar teknolojisinin çok etkisi oldu.Ilk zamanlar ofset hazırlıkta ve matbaa makinelerinin kumandakısımlarında kullanılan bilgisayarlar, su anda sektörün vazgeçilmezparçası olmustur. Bundan sonra tarihi seyrinden sıyrılarak su andamatbaacılık teknolojisi, baskı teknolojisinin çesitliligi ve buna baglıolarak yan sektörlerle ilgisini inceleyebiliriz.Insan ihtiyaçlarındakisınırsızlıga karsı baskı teknolojisi de sadece ofsette kalmamıs,insanların tüm yöndeki baskı ihtiyaçlarını karsılamak için çesitli baskıyöntemleri ortaya çıkmıstır.

Osmanlı'da Matbaa Osmanlı Devletinde Müslümanların eserlerinibastıkları ilk resmî matbaanın kurulus tarihi 1727'dir. Ancak ondanönce Osmanlı Devletinde Ermeniler 1567 ve Rumlar 1627 yılındanitibaren kendi matbaalarını kurmuslardı. Hatta II. Bayezid zamanında19, Yavuz Selim zamanında da 33 kitap basılmıstı. Bu kitaplarınüzerinde, "II. Bayezid'in himayelerinde basılmıstır" ibaresi yeralmaktadır. Ayrıca III.Murat, Arap harfleriyle basılan Usul'ül-Oklidis(Geometriye Dair) kitabının serbestçe satılması için verdigibir fermanla izin ve müsaade vermistir. IV. Murat zamanında iseIstanbul'da bir matbaa kurulması için izin istendigini ve bu izninverildigini Mustafa Nuri Pasa kaydederken, Enderun Tarihçisi Atada, ilk resmi matbaa tesebbüslerinin IV. Mehmet zamanındabasladıgını anlatmaktadır. Bu bilgiler, Osmanlı padisahlarının matbaaaleyhinde oldukları görüsünüreddetmektedir. Bu yüzden, OsmanlıDevleti'nde matbaanın degil, resmî matbaanın kurulus tarihi 1727'dir.Osmanlı Devleti, gerileme ve duraklama devrine girince, dünyadakiher yenilikten oldugu gibi, matbaadan da yeterince yararlanamamıstır.Maalesef bu konuda Osmanlı Devleti'ndeki esnaf teskilâtları olanloncalar ve bu loncalara baglı hattâtların menfi anlamda rolleriolmustur. Kont Marsigli, 1727 yılında Istanbul'da 90.000 hattâtınbulundugunu söylemektedir.

Bunlara baglı olarak sahaflar, kalemciler, mücellitler, divitçiler vebenzeri esnafın baskısı da, resmî matbaanın gecikmesinde önemlirol oynamıstır. Osmanlı Devleti'nin Kanuniden sonra, dünyadakiiktisadi ve ilmi gelismelere kayıtsız kaldıgı ve bunun cezasını dadaha sonraları gördügü bir hakikattir. Hatta matbaanın caiz olmadıgınıiddia eden ve maalesef sagını solundan ayıramayan bazı alimlerinçıkmıs olması da mümkündür. Ancak aynı hadise, Avrupa'da dayasanmıstır. Papa Alexandre VI, 1501 yılında yayınladıgı emirnameile ruhsatsız yayınlanan kitapların yakılmasını emir ettigi gibi, FransızKralı II. Henry de, ruhsatsız kitap basanları idamla tehdit etmistir.Bütün bu gelismelerden sonra ilk matbaa IV. Mehmet (1648-1687)devrinde yani Ibrahim Müteferrikanın matbaasından yaklasık birasır evvel kurulmus ve bazı kitaplar da basılmıstır; ancak harflerihakkıyla tanzim edilemediginden devam ettirilememistir. Düzenliçalısır halde ilk resmî matbaa, III. Ahmet devrinde Damat IbrahimPasanın tesvikleriyle kurulmustur. 1720 yılında Sadrazam IbrahimPasa tarafından Paris'e Osmanlı sefiri olarak görevlendirilen Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendinin oglu Sait Mehmet Çelebi, babasıylaberaber Paris'e gitmis ve orada bulundukları yıllarda matbaayıyakından inceleme imkanı bulmustur. Geri döndügünde meseleyidevlet yetkililerine açınca, hemen kurma gayretleri baslamıstır. Busırada Macaristan'da dogan ve 1693 yılında esir edilerek Müslümanolan Ibrahim Müteferrika, yazdıgı Risâle-i Islâmiye adlı eseriylesamimi bir Müslüman oldugunu ispatlamıs ve Damat Ibrahim Pasanındikkatini çekerek Sait Mehmet Çelebiye yardım etmesi kararı alınmıstır.
Ikisi birlikte, kaleme aldıkları matbaa ile ilgili Vesîlet'üt-Tıbâ'a adlı layihalarını sadrazama 1726 yılında takdim etmislerdir.Matbaanın kurulması için dinen ve aklen hiç bir engelin bulunmadıgıaçıklanan Layiha üzerine, mesele Seyhülislâmlık makamına sorulmusve Seyhülislâm Yenisehirli Abdullah Efendi de su tarihî cevabıvermistir : "Basma san'atında mahâreti olan kimesnenin, tashihli vehatasız olarak, kısa zamanda ve zahmetsiz olarak basması, kitaplarınnüshalarının çogalmasına, ucuz fiyatlarla yayılmasına sebep olur.Ancak âlim kimselerin tashih etmesi gerekir". Bu fetvâdan ve III.Ahmet'in fermanından sonra, "Darüttıbaa" denilen basımeviIstanbul'da Ibrahim Müteferrikanın konagında kurulmustur. Dizgiye1727 de baslanmıs ve 1729 da ilk Türkçe kitap olan Vankulu MehmetEfendinin, "Kitab-ı Lû'9Egat-ı Vankulu" adlı eseri basılmıstır. Ikincibüyük basımevi 1796'da Hasköy'de Mühendishâne'de, devletinyardımı ile hendese hocası Abdurrahman Efendinin nezaretindekuruldu. 1802'de Ü'86sküdar'da yine aynı kisinin nezaretinde üçüncübasımevi açıldı. Bu basımevi yeterince gelistikten sonra genelyayınlara basladı.1828'de Kavalalı Mehmet Ali Pasa Kahire'de BulakBasımevini kurdu.1831'de Takvim-i Vakayi gazetesizinin basıldıgıbasımevi kurulmustur.1840'da Abdülmecit'in izniyle özelbasımevlerinin kurulması tesvik edildi.1864'de Darüttıbaa ile TakvimiVakayi basımevleri birlestirildi. Darüttıbaa, Cumhuriyet devrindeönce "Milli Matbaa" daha sonra "Devlet Matbaası" adını aldı ve1939'da Milli Egitim Bakanlıgı emrine verildi. Ankara ve Istanbul'daresmi ve özel matbaalar birbiri ardına açılmaya basladı. 3 Kasım1928'de yeni harflerin kabulünden sonra Linotype (dizgi) ve baskımakineleri dıs ülkelerden getirilerek gazete ve kitap basımına geçildi.

Kaynaklar:
Dehanın El Kitabı ( Tony Buzanve Raymond Keane Sabah Kitapları)
Şerif Kokmaz Aras. Gör., Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Düzenleme:
Soner Yamak